TOPLU SÖZLEŞME MASASINA ÖMER’İN GÖLGESİ DÜŞER Mİ?
İdris Şekerci
Kamu çalışanlarının iple çektiği gün nihayet geldi. Her 2 yılda bir yapılan kamu çalışanı memur ve emeklileri ilgilendiren toplu sözleşme süreci Ağustos ayı itibarıyla başlayacak. Yetkili konfederasyon olarak Memur Sen bu yazı yayına girdiği saatlerde Kamu İşveren Heyeti’ne taleplerimizi iletmek için yaptığı hazırlığı kamuoyuna açıklamış olacak.
Bu yazının konusu elbette Hükümetten ne isteyeceğimizi açıklamak değil. Memur Sen hepimiz adına konuyu kamuoyu ile paylaşmış olacak. Benim burada toplu sözleşmenin başat konusu olan mali taleplerimize ilişkin bir genel değerlendirme olacak. Konunun muhatabı bellidir. Teknik adıyla topu yuvarlayarak Kamu İşveren Heyeti diyecek değilim. Muhatabımız hükümettir ve hükümeti temsilen görüşmeleri yürütecek olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olsa da mevcut hükümet sisteminin doğal sonucu olarak gerçek muhatap bellidir.
Eline hesap makinesi alarak kamu çalışanları adına yapılan her talebin mali yükünü hesaplayanların hesaplarının tutmadığı son açıklanan enflasyon farkı ile ortaya çıkmış oldu. 2021 yılı ikinci altı ayında Kamu Hakem(!) Heyeti’nin hükümet lehine verdiği karar ile verilen zam oranı %3 iken enflasyon farkı %5 küsur çıkıyorsa daha önce de ifade ettiğimiz gibi masanın diğer tarafında oturanların memura zam verirken düşündükleri enflasyon ile gıda dahil olmak üzere bilcümle ürünlere yapılan zamlardaki enflasyon hesabı aynı değil. Yani bildiğiniz “alırken farklı, satarken farklı bir Kayseri’li hesabı” var ortada.
2023 yılı öncesi, ülkeyi yönetenlerin çarşı pazarın ahvaline ve vatandaşın alım gücüne bakması vacip olmuştur. Tebdili kıyafet mümkün olmasa da tebdili zihniyet ile hem kamu çalışanlarının hem de açlık sınırında yaşayan milyonların sesine kulak verilmelidir. Ne “yandaş medya” nın, ne de -nereden beslendikleri aşikar olan- “fondaş medya” nın söylediğine değil; doğrudan çalışanların, emeklilerin ve asgari ücret ile ev geçindiren milyonların sesine dikkat kesilmelidir.
Eğitimci Yazar Ali Emre’nin de dediği gibi;
“Ülkeyi yönetenler/yönetecekler, Mehmet Akif’in “Koca karı ile Ömer” şiirini reçete ve kılavuz niyetine ara sıra dikkatle okumalı. Fakir ve bezgin halkın saati, en güçlü olduğun dönemde bile farklı çalışır. Çoğu insan derdini söylemez; onu bizzat anlamanı, görmeni bekler.”
Bir dönem Sivas valiliği yapan Halil Rıfat Paşa’nın, “Gidemediğin yer senin değildir.” tespitini öylesine söylenmiş bir söz olarak değil de memleketin yükünü çeken ve kazandığı her kuruşu memleketinde harcayan insanların derdini “tebdili kıyafet eyleyerek ihtiyar kadının derdini soran Ömer misali” yine bu insanlardan dinleyecek ve derman olunacak çare üretilemezse korkarım –istemesek de- “fakir ve bezgin halkın saati” farklı çalışacak.
Umarız vakit varken ve telafisi mümkün iken bu toplu sözleşmede kullanılacak hesap makinesi kamu çalışanlarının hesap makinesi olur. Küresel çetelerin ellerini ovuşturarak içeriden kurdukları “Dostlar İttifakı” ile Türkiye’ye tekrar pranga vurmak istedikleri bir demde-bu toplu sözleşmede- onların ekmeğine yağ olacak bir sonuç çıkmaz.
İdris ŞEKERCİ
Eğitim Bir Sen İstanbul 6 No’lu Şube Başkanı
