ŞİMDİ HERVELE VAKTİ
İdris Şekerci
Yeni bir başlangıcın sabahındayız. Türkiye Yüzyılı'ndan bahsediyorum. Bundan 570 yıl önce, Bizans'ı tüm entrikaları ile tarihin çöp sepetine atan, peygamber muştusuna nail eden, Konstantinopolis'i İstanbul'a tebdil eden bir günün sabahında, yeni bir yüzyılın besmelesi çekilecek inşallah.
Zulüm 1453'te başladı diyenlerin yüzlerinin düştüğü, gezi kalkışmasını direniş hikâyesi olarak pazarlayan ve bunu "Karanlık gider, gezi kalır" diyerek paylaşanların gerçek yüzlerinin ifşa olduğu bir demde başlıyor Türkiye Yüzyılı. Sentetik makyaj marifetiyle eğitim çalışanları için umut ışığı olarak servis edilen malûm sendikanın genel merkezi, Gezi olaylarının yaşandığı o karanlık günler için methu senâ düzerek "Merdi Kıpti sirkatin söyler" hesabı suçüstü oldular.
Polis araçlarının taşlandığı, belediye araçlarının yakıldığı, esnafın- cam çerçeve- dükkânlarının darmadağın edildiği, mabetlerin nâmahrem eli ile kirletildiği, o güne tumturaklı ifadelerle atıfta bulunanların bı de dediklerine bakalım isterseniz:
Eğitim İş Merkez Yönetim Kurulu "Karanlık Gider Gezi Kalır" diyerek paylaştığı yazısında;
"Gezi Direnişi, ülkede kurulmaya çalışılan otoriter rejime, kalıcılaştırılmak istenen baskıcı ve faşizan mevsime "hayır!" diyen milyonların var ettiği barışçıl bir halk direnişi, bir demokratikleşme çağrısıydı.
…
Her şeyi ben bilirim, her şeye ben karar veririm diyen” tek adam rejimine karşı halkımızın barışçıl bir ruhla ortaya koyduğu eylemler, verilen talimatlarla güvenlik güçlerince hukuk ve insanlık dışı uygulamalarla engellenmek istendi, silah dahil her türlü faşizan baskı uygulandı."
Şimdi bütün bu olup bitenlerden sonra, 28 Mayıs'ta Gezi'nin rövanşını almak için cümle muhalefetin ve bir o kadar sendikanın bir araya getirildiğinin biz farkında değil miyiz?
Her şeyin farkındayız ve işimizin başındayız. 27 Mayıs'a galebe çalan 28 Mayıs ile birlikte uyandığımız 29 Mayıs sabahı, Yeni Türkiye Yüzyılı mottosuyla yepyeni bir fethin başlangıcı olacak. Taksim Gezi Parkı'nda fitili ateşlenen yerli ve milli olana karşı yapılan küresel operasyonun tam da yıl dönümünde, tüm operasyonları alt üst eden bir zaferin sonrasında -biliyoruz-yükümüz ağır, sorumluluğumuz büyük.
Taksim'de Gezi olayları ile devlete diz çöktürmek isteyen küresel egemenlerin yerli işbirlikçilerine eyvallah etmeyerek, "Topunuz gelin!" haykırışı ile meydan okuyan Adam bugün yine Kazandı. Onlar ise kaybetti.
Patronajı sınır dışında olan malûm ittifakın kazanması için tutum belgesi yayınlayanların, arkasına aldıkları organik olmayan -ama sahibi belli eller tarafından organize edilen- malûm yapılara yaslanarak temerküz ettikleri gücün şehvetiyle öğretmen odalarını zehirleyen sendikaların da-amiyane tabirle- bizim çöplükte beslenip başka kümeslerde yumurtlayan tavuk misali, nerede oldukları belli olmayan, her tarafa göz kırpan, malumun ilanına gerek olmayan yapıların da heveslerini kursaklarında bırakacağız. Ve onlar da kaybedecek Allah'ın izniyle!.
Bulanık sular durulduğunda, gri vakitler aydınlık sabaha erdiğinde sis bulutu elbette dağılacak ve kamu çalışanları hizmet sendikacılığının yegâne adresi Memur Sen ve Eğitim Bir Sen 'e elbette hakkını teslim edecektir. Nadasa bıraktığımız tüm kurumlar, birimler, İlçeler ve dahi şehirler tekrar aslına rücu edecek inşallah!
Şimdi yeniden bir Besmele ile, bir hervele vaktidir. Küskünlerin gönlünü almak, kırılan kalpleri onarmak vaktidir. Unutana hatırlatmak, gideni yeniden aramıza katmak ve Yeni Türkiye Yüzyılı'na yaraşır bir sendikal mücadele ile ailemizi büyütmek vaktidir ve bu öncelikle bizim boynumuzun borcudur. Vesselam!..
Yeni bir başlangıcın sabahındayız. Türkiye Yüzyılı'ndan bahsediyorum. Bundan 570 yıl önce, Bizans'ı tüm entrikaları ile tarihin çöp sepetine atan, peygamber muştusuna nail eden, Konstantinopolis'i İstanbul'a tebdil eden bir günün sabahında, yeni bir yüzyılın besmelesi çekilecek inşallah.
Zulüm 1453'te başladı diyenlerin yüzlerinin düştüğü, gezi kalkışmasını direniş hikâyesi olarak pazarlayan ve bunu "Karanlık gider, gezi kalır" diyerek paylaşanların gerçek yüzlerinin ifşa olduğu bir demde başlıyor Türkiye Yüzyılı. Sentetik makyaj marifetiyle eğitim çalışanları için umut ışığı olarak servis edilen malûm sendikanın genel merkezi, Gezi olaylarının yaşandığı o karanlık günler için methu senâ düzerek "Merdi Kıpti sirkatin söyler" hesabı suçüstü oldular.
Polis araçlarının taşlandığı, belediye araçlarının yakıldığı, esnafın- cam çerçeve- dükkânlarının darmadağın edildiği, mabetlerin nâmahrem eli ile kirletildiği, o güne tumturaklı ifadelerle atıfta bulunanların bı de dediklerine bakalım isterseniz:
Eğitim İş Merkez Yönetim Kurulu "Karanlık Gider Gezi Kalır" diyerek paylaştığı yazısında;
"Gezi Direnişi, ülkede kurulmaya çalışılan otoriter rejime, kalıcılaştırılmak istenen baskıcı ve faşizan mevsime "hayır!" diyen milyonların var ettiği barışçıl bir halk direnişi, bir demokratikleşme çağrısıydı.
…
Her şeyi ben bilirim, her şeye ben karar veririm diyen” tek adam rejimine karşı halkımızın barışçıl bir ruhla ortaya koyduğu eylemler, verilen talimatlarla güvenlik güçlerince hukuk ve insanlık dışı uygulamalarla engellenmek istendi, silah dahil her türlü faşizan baskı uygulandı."
Şimdi bütün bu olup bitenlerden sonra, 28 Mayıs'ta Gezi'nin rövanşını almak için cümle muhalefetin ve bir o kadar sendikanın bir araya getirildiğinin biz farkında değil miyiz?
Her şeyin farkındayız ve işimizin başındayız. 27 Mayıs'a galebe çalan 28 Mayıs ile birlikte uyandığımız 29 Mayıs sabahı, Yeni Türkiye Yüzyılı mottosuyla yepyeni bir fethin başlangıcı olacak. Taksim Gezi Parkı'nda fitili ateşlenen yerli ve milli olana karşı yapılan küresel operasyonun tam da yıl dönümünde, tüm operasyonları alt üst eden bir zaferin sonrasında -biliyoruz-yükümüz ağır, sorumluluğumuz büyük.
Taksim'de Gezi olayları ile devlete diz çöktürmek isteyen küresel egemenlerin yerli işbirlikçilerine eyvallah etmeyerek, "Topunuz gelin!" haykırışı ile meydan okuyan Adam bugün yine Kazandı. Onlar ise kaybetti.
Patronajı sınır dışında olan malûm ittifakın kazanması için tutum belgesi yayınlayanların, arkasına aldıkları organik olmayan -ama sahibi belli eller tarafından organize edilen- malûm yapılara yaslanarak temerküz ettikleri gücün şehvetiyle öğretmen odalarını zehirleyen sendikaların da-amiyane tabirle- bizim çöplükte beslenip başka kümeslerde yumurtlayan tavuk misali, nerede oldukları belli olmayan, her tarafa göz kırpan, malumun ilanına gerek olmayan yapıların da heveslerini kursaklarında bırakacağız. Ve onlar da kaybedecek Allah'ın izniyle!.
Bulanık sular durulduğunda, gri vakitler aydınlık sabaha erdiğinde sis bulutu elbette dağılacak ve kamu çalışanları hizmet sendikacılığının yegâne adresi Memur Sen ve Eğitim Bir Sen 'e elbette hakkını teslim edecektir. Nadasa bıraktığımız tüm kurumlar, birimler, İlçeler ve dahi şehirler tekrar aslına rücu edecek inşallah!
Şimdi yeniden bir Besmele ile, bir hervele vaktidir. Küskünlerin gönlünü almak, kırılan kalpleri onarmak vaktidir. Unutana hatırlatmak, gideni yeniden aramıza katmak ve Yeni Türkiye Yüzyılı'na yaraşır bir sendikal mücadele ile ailemizi büyütmek vaktidir ve bu öncelikle bizim boynumuzun borcudur. Vesselam!..
