İstanbul 6 Şubesi

ÇALIŞANIN BEKLENTİSİ, MASADAKİ HESAP ÇARŞIYA UYSUN

Son haftayı asgarî ücrete verilen zam oranına ilişkin tartışmayla geçirdik. Eğitim çalışanları başta olmak üzere tüm kamu çalışanları mevcut durumlarını bir çalışana ödenebilecek en düşük ücreti ifade eden asgarî ücret ile mukayese etmeye başladı doğal olarak.

Bu süreçte birçok manidar vakayla karşılaştık. Meselemiz ne bu vakaları sıralamak ne de asgarî ücretliye verilen zammı değerlendirmek. Ancak şu kadarını belirterek yetinelim ki; Sayın Bakan Vedat Bilgin'in asgari ücretliler üzerinden sendikalara dönük ifadelerini kabul etmek mümkün değil. Hiç bir çalışan ya da çalışan temsilcisi bir başka çalışanın alacağı ücret üzerinden bir söylem ortaya koymaz; bilâkis memnun olur. 

Peki  bir sendikacı olarak ne diyoruz?

Sosyal devlet anlayışının gereği ortaya konan bu hassasiyeti takdir ederek açıkça bir çağrıda bulunuyoruz. Aralık ayı bordrosu itibariyle, göreve yeni başlayan bir eğitim çalışanın aldığı maaş, asgari ücret ile eşitlenmiş durumda. Ocak ayı itibariyle enflasyon oranı ve 2023 yılı birinci 6 aylık zam oranı ile kamu çalışanlarının maddi refahı ve memnuniyeti mümkün değildir. 

Basit bir hesap yapalım. Öyle, sinüs, kosinüs; tanjant, kotenjant gibi karmaşık hesaplamaya da gerek yok. Sade bir bakkal hesabı çalışanların ekonomik durumunu özetlemeye yeterlidir.  Dört kişilik bir hanede zorunlu harcamaları kalem kalem sıralayarak başlayalım mesela!.

Afaki olmaması ve gerçek rakamlar ile konuşabilmek adına bir tanıdığın Aralık ayı faturaları hesap yapalım;

Elektrik: 491₺

Doğalgaz: 427 ₺

İSKİ: 205

İletişim & İnternet: 550₺ 

Yaklaşık olarak 2000₺  fatura giderlerine, 2+1 daire kirası olarak 8 bin TL eklediğimizde 10 Bin TL eder.  Yol, mutfak, eğitim ve giyim harcamalarını da eklediğinizde sahip olması gereken aylık gelirin ne kadar olması gerektiğini varın siz hesaplayın.

Asgari ücrete ilişkin zam sürecini değerlendirirken, vergi matrahı üzerine yapılan  "Ocak ayında aldığımız maaşı neden Temmuz'da alamıyoruz "  eleştirileri ortadan kalkacak diyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in kanayan bir yaraya temas ettiğini ifade etmemiz gerekiyor. Tüm toplu sözleşme süreçlerinde gündeme getirdiğimiz  "Verirken kaşıkla, alırken kepçeyle"  dedirten vergi dilimi sorununa kalıcı bir çözüm bulunmasının vakti gelmiştir.

Çalışma hayatını bilen birisi olarak, Sayın Bakanın yapılan birinci altı aylık zammın vergi dilimi yüzünden ikinci altı ayda sıfırlandığını ifade eden söz konusu açıklamasını takdirle karşılıyoruz. Sonuç olarak kamu çalışanını memnun edecek çözüm bellidir: Vergi diliminin sabitlenmesi, seyyanen yapılacak ilave artış ve gerçek enflasyonu dikkate alan bir refah payıdır. Hesap ortadadır. Çalışanın hükümetten beklentisi, masadaki hesabın çarşıya uyması olacaktır.