İstanbul 6 Şubesi

3. Genişletilmiş Şube Divanı Toplantımızı Armutlu

Genel Başkan Vekilimiz Latif Selvi İstanbul 6 Nolu Şube’nin Genişletilmiş Şube Divanı Toplantısına katıldı.

İstanbul 6 Nolu Şubenin Yalova Armutlu’da gerçekleştirdiği ve iki gün süren Genişletilmiş Divan Toplantısına, Genel Başkan Vekili Latif Selvi’nin yanın da Şube Başkanı İdris Şekerci,İstanbul 3 Nolu Şube Balkanı Erol Ermiş, İstanbul 4 Nolu Şube Başkanı Talat Yavuz, Farklı İlçelerden İlçe Milli Eğitim Müdürleri , Şube Müdürleri ve  6 Nolu Şubenin Divan Kurulu Üyeleri katıldı.

Kuran-ı Kerim ile başlayan programda konuşan Başkan Vekilimiz Latif Selvi,konuşmasına hunharca şehit edilen Savcı Kiraz’a Allah’tan  rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı dilekleri ile başladı.

Başkan Vekilimiz Selvi,Yüce Allah’ın  bütün mahlukatı şüphesiz güzel yarattığını, özellikle bunlar arasında insanın  yaratılanlar arasında en mükemmel varlık olarak yaratıldığını söyledi.Bunun da insanın yaratılanlar arasında özel bir yeri olduğunun, Allah’ın huzurunda insanın ayrı bir yerinin olduğu anlamını taşıdığını,yani İnsanoğlunun Allah’ın dediği gibi Ahsen-i Takvim olduğunu belirtti. Dolayısıyla İnsanlık olarak, hepimizin asli görevinin en güzel şekilde yaratılmış insanın mutluluğu ve huzuru da hepimizin önceliği olmalıdır dedi. Peki, insanlığın huzurunu, refahını, güvenliğini düşünmek her insanın görevi olmasına rağmen hala neden bir tarafta zevk sefa içinde yaşayanlar varken, diğer tarafta açlık sefalet hüküm sürüyor, bir tarafta barış huzur varken neden diğer tarafta zulümden  kan göz yaşı oluk oluk akıyor, bir tarafta hak, adalet isteyenler varken neden  diğer tarafta imtiyaz isteyenler var diyen  Başkan Vekilimiz Selvi, insanların huzurunu, mutluluğunu sağlamak hususu  sendikamızın da kuruluş amacını oluşturmaktadır ve bu mesele sendikamızın asli görevi asli sorumluluğudur.Sendika olarak önce ülkemizde, sonra da bütün dünyada bu meselenin takipçiliğini, mücadelesini veriyoruz vermeye devam edeceğiz şeklinde konuştu.

Sendikacılığın gelişimine değinen Selvi, “Sendikacılık Sanayi Devrimi ile doğmuştur.Sanayi Devrimi ile % 75’lik köy nüfusu ile % 25’lik kent nüfusu yer değiştirince büyük hayaller ve büyük beklentiler içinde olan büyük bir şehirli nüfusu oluştu.Şehre gelindi ama şehirli olunamadı.Düne kadar köyde ağaların, derebeylerinin elinde maraba olarak, hamal olarak çalıştırılanlar şehirde de daha acımasız olan  patronların ve sermaye sahiplerinin para kasalarına sermaye pompalayan makinelerinin bir parçası haline geldiler. Birileri üretimin bir parçası iken birileri üleşmenin paydaşı oldu.Belki köydeki ağaları beyleri hallerini hatırlarını soruyordu, çocuklarını okutuyordu, dertlerini dinliyordu, ancak şehirdeki patronları maalesef insan yerine de koymadığı için al üç kuruşunu gözüme görünme,hastalanma, yorulma ve bana da yakın olma anlayışı ile sömürü düzenini oluşturdu bu kişileri hiçbir zaman insan olarak  görmedi.Hal böyle olunca bu insanlar hiç bir zaman şehirli olamadılar.Patronları sözde ihsan edermiş gibi devlet topraklarını da bu kişilere parselleyip satarak köle gördükleri insanları şehrin dışında varoş semtlerde yaşamak zorunda bıraktılar.Böylece elitler ve varoşlar oluşturuldu.

Sosyalistler burayı yakaladı.Varoşların bu durumu sömürülmek, kullanılmak istendi.İnsanların mağduriyetleri,  suistimal edildi.İnsanlara adalet, eşitlik dediler, insanların zafiyetleri kullanıldı bu şekilde bu insanların bir kısmı  ya devlet elitlerinin hizmetkarları ya da anarşiştlerin oyuncağı haline getilmek istendi.Sonra da öyle hale getirdiler ki, üniversite mezunlarını Laleli’de çorap sattırarak karnını doyurmaya muhtaç  hale getirdiler.

1 Mayıs emek ve mücadelenin kritik eşiğidir. İnsanlığın % 10’unun zenginlik,refah, huzur, güvenlik içinde yaşarken geri kalanının onların hayatlarına özenerek yaşamak zorunda bırakılmasına dur dendiği ve bunun da en yüksek tondan seslendirildiği gündür.Bu günle çalışanlar en doğal haklarını istemişlerdir.Günlük çalışma saatleri düzenlensin,Ücretlerimiz zamanında ödensin, dayanışma sandıklarımıza dokunulmasın gibi en tabi istekler dile getirldi.Ancak patronlar için bu isteklerde özellikle dayanışma sandıkları oldukça tehlike arz eder şekilde görülüyordu.Dayanışma sandıklarının kendilerine karşı örgütlü bir yapı olarak kullanılacağını düşünerek dağıtmak istediler.Sosyalistler bu anlamda çalışanların örgütlenmesine katkı sağlar şekilde görülse de   bu anlaşıldı ki, çalışanlara kapitalistlerden daha çok zarar verdiler.Çalışanların emeklerini, mağduriyetlerini daha çok sömürerek ayakta kalmalarına, basamak olarak kullandılar.Özellikle kapitalistlerden fazla olarak insanların inaçları ile oynadılar.Emeğin yanında inançları da sömürdüler.

Kapitalizmin de, sosyalizmin de sömürüsüne karşı isek, derebeylerine de, emek ağalarına da karşı isek birilerinin yani bizlerin  bunlara dur demesi gerekmektedir.Evsizin donan ellerini avuçlarımızın içine almak için,  ağlayan çocuğun göz yaşını silmek için, aç yatanın karnını doyurmak için kim olduklarının, nereli olduklarının hangi dili konuştuklarının, hangi dine mensup olduklarının bizim için hiçbir önemi yoktur.Kim olursa olsun göz yaşını silmek, düşenin elinden tutmak, yarasını sarmak gerekiyor.Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen bu felsefeyle çıktı ve bugün bütün iş kollarında yetkili oldu,” dedi.

Derneklerin başarısının etkinlikleriyle ölçüldüğünü, sendikaların başarısının üye sayıları ile ölçüldüğünü söyleyen Latif Selvi, Eğitim-Bir-Sen’in çalışanların takdirini toplamış ve üye sayısı itibariyle yetkili sendika olduğunu, ancak yetkili olmanın yanın da etkili olmanın da gerektiğini söylemiştir.Bunun da bizlere bağlı olduğunu vurgulayan Selvi, “ İnşallah ülke genelinde 400 bine 6 Nolu Şube olarak da 3500 sayısına sizlerin sayesinde ulaşacağız.1940’lı yıllarda devlet eliyle kurulan ve İnönü’nün tabiriyle Halkevleri gibi kullanırız düşüncesiyle kurulan ve  devlet elitlerine  hizmet eden sendikacılıktan Eğitim-Bir-Sen sayesinde bugün  devlet elitlerine hizmet değil millete, insana hizmet sendikacılığı, devlete değil millete ve insana yakın sendikacılık başlamıştır.

Zor bir bölgede yaşıyoruz.Bir çok sorunun merkezinde yaşıyoruz.Her sorunu biz çözeceğiz demiyoruz ama en azından çözüm için kafa yormalıyız, çözeceğim diyenlere katkı sağlamalıyız.Çünkü Eğitim-Bir-Sen Türkiye’nin örgütlü yapısı ile en büyük gücüdür.Fikirlerimizin kitleselleşmesi gerekiyor.Birikimlerimizi birleştirmeliyiz.İnandıklarımızı hem söylem hem enerji hem de eylem olarak ortaya koymalıyız.Bu yapı ile bu kubbede hoş bir seda bırakacağız.Büyük Türkiye slogan olarak kalmamalı içini doldurmalıyız.Bu mücadele emek özgürlük mücadelesidir ve biz de bu mücadelenin baş aktörüyüz,”diyen Selvi, yükümüzün değerlerimiz olduğunu dolayısıyla  ağır olduğunu, önemli bir işi yaptığımızı belirtti.İnsani olanı yaşatmanın hassasiyeti içerisinde olduğumuzu, insanın özgürlüğünün onun insanca yaşamasına bağlı olduğunu ve bunu da Eğitim –Bir –Sen ailesinin görevi olduğunu belirten sözlerinden sonra programı hazırlayan herkese teşekkür etti.

İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı İdris Şekerci de konuşmasında geniş katılımlı bir divan toplantısı yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.Genel Başkan Vekili Sayın Latif Selvi’ye ve misafirlere katılımlarından dolayı teşekkür etti.

Şekerci konuşmasında, “  Yaşamın adı, “haya” ile kuşanmış bir yaşamayı öğrendiğimizde hayat olur. “Haya imandandır” sözüne belki bu yönüyle de bakmak gerekir. Yaşamaya anlam kattığımızda, nefes alış-verişimizi bir ideale kilitlediğimizde yaşamak bir hayat, hayatı dünyadan ibaret değil de dünyayı hayat için bir imkan gördüğümüzde ise istikamet olur.
     Hz. Peygamber, ‘mü’min mü’minin aynasıdır’ diyor. “Bir kötülük gördüğünüzde elinizle düzeltin, buna güç yetiremiyorsanız dilinizle düzeltin, buna da güç yetiremiyorsanız kalbinizle buğz edin ki bu imanın en zayıf derecesidir.” ifadesinde bu durumu daha net anlayabiliyoruz.

     Toplumu değiştirmek ve istikamet üzere bir hayata evrilmesini sağlamanın ne kadar önemli olduğuna bugünlerde daha bir anlamış olmamız gerekiyor.Bir gencin Liseli yıllarında bir Anadolu insanı kimliği ile biliniyorken sonra nasıl da kökü dışarıda terör örgütlerinin tetikçisi olabilecek kadar canavarlaşabildiğine şahit olduk.Gezi olaylarında kendi çocuklarımızın bile mahalle baskısıyla eylemlere katıldığına tanık olduk.Öyleyse yapılacak çok iş var ve her türden makamdan daha önemli bir sevdanın takipçisiyiz biz.

             Sendikal zemine 1992 yılında vira bismillah derken ,biz bir iddia ile yola çıktık.Medeniyet sendikacılığı üst başlığı ve  iyilikleri çoğaltmak kötülükleri azaltmak  misyonu ile diğerlerinden farkımızı ortaya koyduk.Bizim sendikal anlayışımız tam da bu merkezde, bizim gibi olduklarına inandıklarımızı –hata yaptıklarında- uyarmak, medeniyet değerlerimizden uzak olanları ise doğru olana davet etmek esasına dayanır.

         Biz, sendikal  muhalefet dilini kullanırken, referans olarak elbette medeniyet tarihimize bakarak tavır belirleyeceğiz.Dün bizimle aynı çizgide bulunan ve hatta sendikacılık yapıyorken bugün masanın diğer tarafına geçen arkadaşlarımız, bizden gelen eleştirileri bu bakış açısıyla değerlendirmelidir. Hz. Ebubekir r.a bir hutbesinde  Şayet eğrildiğimi ve hata yaptığımı görürseniz ne yaparsınız  demişti. Zayıf ve çelimsiz bir sahabi kılıcını kınından çekerek “şu eğri kılıçlarımızla düzeltiniz” diye cevap verince Hz. Ebu Bekir r.a,  Allahım! Sana hamdolsun ki Resulünün halifesi yanlışa düştüğünde onu kılıçlarıyla düzeltecek kulların var.

          Hz. Ebu Bekir’in r.a bu tepkisi bize bu anlamda yeterince yol gösterici değil midir? Ancak bunu söylerken Harun Reşit’in kendisini hışımla uyaran adama verdiği örneği de unutmayacağız.

  Ne diyordu Harun Reşit, kendisini dövercesine eleştiren adama;

     “-Ne sen Musa kadar kıymetli bir adamsın ne de ben Firavun kadar zalim bir kimseyim. Buna rağmen Allah c.c Rasulü Musa’yı Firavun’u uyarmaya gönderirken ‘yumuşak bir dil kullan’ diyordu.” Biz elbette hataya göz yummayacak ve yanlışa sessiz kalmayacağız ama diğerleri gibi de olmayacak “kavli leyn” ile uyaracak bir ayna vazifesi görmek suretiyle yanlışı gösterecek gerektiğinde bize yakışan bir vakarla tepkimizi ortaya koyacağız.
     Aynalar yalan söylemez. Aynalar, olanı olduğu gibi yansıtarak kendimizi düzeltmek için bize bir uyarıcı oluyorsa “mü’minin mü’mine ayna olması”nı da böyle anlamamız gerekiyor kuşkusuz. “İyiliği tavsiye edip kötülükten sakındırmak” olan asli görevimizi, sendikal farklılığımız olduğunu bilecek ve ona göre davranacağız.
       Adem a.s. ‘ı farklı kılan hatasını fark ettiğinde tövbe etmesidir. Bir pişmanlık emaresi olarak “Ya Rabbi! kuşkusuz ben nefsime zulmettim. Eğer sen bağışlamazsan doğrusu kaybedenlerden olurum” cümlesi Yeni Türkiye’nin yönetici kadrosunu farklı kılan-bir Adem (a.s) gibi- Sivil Toplum Örgütlerinin ya da çevrelerin tuttuğu aynayı dikkate almak ve kaybedenlerden olmamak’ için gayret etmesidir.

          Eğitim Bir Sen olarak biliyoruz ki bizim iddiamız, istikametimiz oranında karşılık bulacaktır. Burada sendikal istikamet, dilimizin ve iş tutuş biçimimizin kendi değerler dünyamızla örtüşmesidir. Bizim sendikal dilimizin duayenlerinden- Diyanet Sen eski Genel Başkanı- merhum Ahmet Yıldız "Hılful fudul" ile başlatır sendikal serüvenimizi.Kurucu Genel Başkanımız Merhum M.Akif İnan, "hangi düşünceden olursa olsun,hangi fikir kampından olursa olsun .."  diyerek hak sahibine hakkını verme mücadelesi olarak tanımlar bu zemine dair bakışımızı."Medeniyet sendikacılığı" olarak yürüdüğümüz bu kutlu yolun işaret taşı yada istikamet göstergesi tam da budur.Biz birilerinin kirli sicillerinde olduğu ve bizi yaftalamak istedikleri gibi yönetenleri yönetmek gibi bir yanlışa düşmeyiz.Bizim vazifemiz bir ayna olmak ve yönetenlerin artı ve eksilerini görmelerini sağlamaktır. Bilinmelidir ki ayna olmak, ne bir tecessüstür ne de günahı deşifre. Bir hatırlatma ve uyarıdır, gerçekle yüzleşmeyi sağlamaktır. Ayıpları örten ve düzeltilmesi için yol gösteren bir ufukla uyarıdır ayna olmak. Uyarıya riayet ise bu bağlamda öncelikle bizi yanlıştan koruma adına uyarıda bulunan çevreleri, özelde Eğitim Bir Sen ve Memur Sen’i genelde Sivil Toplum Örgütlerini ayna bilmekle başlar.
Aynadan korkmak; hatadan saklanmak, hatayı savunur olmaktır. Hatasız elbette kul olmaz. Ancak hatada ısrar etmeyi nasıl izah edebiliriz. Aynaları, bizden hiçbir şey saklamadığı için sevmenin adı cesaret ise, bir erdem örneği ortaya koyarak bize ayna olanı da ayna tutanı da dost bilmemiz gerekir.

            Peki bu süreci Eğitim Bir Sen İstanbul 6 No’lu Şube olarak nasıl işletmeliyiz?

            Tabandan tavana doğru örgütlenen yapımızla yani iş yeri temsilcimizden ilçe temsilciliklerimize, oradan şube yönetim kurullarımıza ve Kadın komisyonlarımıza kadar aynı vazife ile ve aynı duyarlıkla hareket edebilme iradesini ortaya koymalıyız öncelikle.Bir taraftan özlük haklarımıza ilişkin kazanımlarımızı artırmaya dönük taleplerimizin sesini yükseltecek ve bu örgütlü talebin gereği üye sayımızı ve üye niteliğimizi artıracak diğer taraftan toplumun iyilik odaklı değişimine katkı sağlayacak öğrenciye dokunan öğretmen olma gayretinde olacağız.Burada en çok öğretmenler odasına kulak vereceğiz.Dün Müdürler Sendikası olarak eleştirdiklerimizin durumuna düşmemek için, aklı selim öğretmenlerin tespitlerine kulak vereceğiz ve bu  bizim için referans önceliği olacaktır..

  Elbette yönetenlerin tespitlerine de kulak vereceğiz; ancak özgürlüğü mukayyet olanların özgünlüğüne gölge düşebileceğini ıskalamadan tavsiye ve önerilerini dikkate almak şartıyla.
             Birbirimize ayna olan bir yürüyüş modunda, özü temiz, sözü temiz, gözü temiz bir anlayış ile köklerine bağlı “zirveden yeni ufukları” hedefleyen bir sendikacılık bekliyoruz sizlerden. İstişare ve ortak akıl bizim için vazgeçilmez bir yoldur ve buna mutlaka dikkat edilsin istiyoruz. İnşallah “ne yapmak istiyoruz?” Sorusunun cevabını da nasıl yapacağımızın karşılığını da Öğleden sonraki son oturumumuzda birlikte müzakere edeceğiz.

              Bu duygu ve düşüncelerle 3.sünü gerçekleştirdiğimiz Genişletilmiş Şube Divanımızın hayırlara vesile olmasını ve Genel Merkezimizin koyduğu üye hedefine ulaşmada şubemize düşen görevi yerine getirmede ortak irade ve eylem kararlılığına katkı sağlamasını temenni ediyorum,” dedi.

Şube Başkanı İdris Şekerci’den sonra İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı Erol Ermiş, katılımcılara iletişim, protokol, etkili konuşma gibi konularda bir sunum yaptı.

Programın sonunda sendikamızın hukuk bölümünün bilgilendirmesi ve akşam programında üyelerimiz arkadaşlarımızın müzik ziyafeti vardı.