İstanbul 6 Şubesi
295 | | | 20-04-2020
KADİM SAPKINLIK PANDEMİSİ YA DA LOVE 101
İdris Şekerci
Pandemi, son günlerin en sık kullanılan bir kavramı haline geldi. Çin?in Wuhan kentinden yayılan Covid-19 virüsü üzerine, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilişine kadar çoğumuzun bilmediği bir kavramdı pandemi. Küresel bir salgının uyarıcısı olan pandemi, önlemlerin küresel boyutta alınması gerektiği, salgının ciddi boyutlara ulaşabileceği için kararlı adımlar atılması gerektiğini niteliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 virüsü ile mücadele edilirken bir başka tehlikenin kapımızı çaldığını, belirli çevrelerle sınırlı olmaktan çıkarak herkesi etkileyecek bir tehdide dönüşmek üzere olduğunu fark edenimiz oldu mu bilemiyorum. Lût kavmini duymayanımız yoktur. Lût aleyhisselam?ın dahi çaresiz kaldığı kıssayı Kur?an?ın aktarımıyla hatırlayalım isterseniz: ?Elçilerimiz Lût?a geldiğinde, Lût, onlardan dolayı huzursuz oldu, onlara karşı çaresizlik hissetti. ?Zor bir gün!? dedi. Lût?un kavmi koku almışçasına koşarak ona geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, ?Ey Kavmim! Şunlar kızlarım; sizin için nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah?tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizden aklı başında adam yok mu!? dedi.? İstanbul Sözleşmesi ile- deyim yerindeyse- kendilerine meşruiyet zemini bulan, bazı sendika ve -sözüm ona- STK?lar tarafından desteklenen bu güruh ne yapmak istemektedir? Küresel çevrelerin fonladığı imkanlarla, fıtrata savaş açan bu ?azgın? kesimin asıl amacı nedir? Geçen gün Sosyal Medya?da ?Cinselliği Hastalıklardan Korunarak Keyifli Yaşamak? başlıklı İstanbul Tabip Odası?na ait bir afiş dolaşıyordu. Eğer Covid-19?la mücadele kapsamında geniş katılımlı tüm toplantılar iptal edilmemiş olsaydı 25 Nisan tarihinde, afişteki görsellere bakılırsa; erkek/erkeğe, kadın/kadına ilişkinin normal görülmesi gibi bir bilimsel(!) toplantıya da şahit olacaktık. Erişimin ?bir tık!? kadar kolay olduğu, artık çocuklarımız dahil, hepimizin cebine kadar giren bu hız (haz mı demeliydim?) çağında ?Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!? diye mi bakacağız olup bitenlere? Artık adına ?Onur(!) Yürüyüşü? dedikleri fıtrata başkaldırı, belirli caddelerle sınırlı değil maalesef. Müslüman mahallesinde salyangoz satma cesareti bulan bu zihniyet subliminal mesajlarla yetinmeyerek; dizilerde, sinemalarda ve hatta çocuklarımıza okuma sevgisi kazansın diye aldığımız kitaplarda yer alabilmektedir.Adeta belli bir merkezden kurgulanarak servis edilen, 1978 yılında Gilbert Baker tarafından tasarlanan LGBTİ sembolü gökkuşağı sembolüyle, "Evde Kal Türkiye!" sloganlı resimlerin-çocukların masumane duyguları istismar edilerek-çizdirilmesi ve evlerin camlarına asılmak sûretiyle ne yazık ki artık minik zihinlere zerk ediliyor bu çirkinlikler. Covit-19 ile mücadele gereği, ?Hayat Eve Sığar, Evde Hayat Var!? çağrılarına hepimiz uyduk ve evlerimizdeyiz. Çocuklarımızın da eve sığabilmesi adına çareler ararken, imdadımıza dizilerin yetiştiğini itiraf etmeliyiz. ?Dimyat?a pirince giderken evdeki bulgurdan edecek? tehlikenin farkındayız umarım. Bu günlerde, Cinselliğe indirgenen aşkınlığını yitirmiş aşkın, Love 101/Aşk 101 adıyla bir dizinin, küresel bir dizi/sinema platformunda yerli(!) yapım olarak vizyona girdiğini de duymuş olmalısınız. Şahsen benim, bir siyasinin, yerel seçimlerde, ?gençlere ücretsiz abonelik vereceğim? diyerek seçim kampanyasında kurduğu cümlelerle adını öğrendiğim Netflikx?den bahsediyorum. Tamamen bir tesadüf (!) olarak, dizinin ilk bölümü, bu coğrafyanın asli sahibi olanların kutsalı, ramazan ayının ilk günlerine rastlıyor ne hikmetse? İşin doğrusu; ?Başka bir güne rastlasaydı karşı çıkmayacak mıydınız?? sorunuzu duyar gibiyim. Elbette ki tavrımızda bir değişiklik olmayacaktı. Lakin, burada dikkatleri çekmek istediğim husus, bu türden ahlaksızlıkların figürü olarak kullanılan kişilerin isimlerinin nedense hep adresi malum müslüman şahsiyetler olması. (Polemik olmasın diye isim vermeyeceğim) Netflix yapımı bu dizide de-sosyal medyada yazılıp çizilenlere bakılırsa- yine tesadüfen(!); olayın kahramanı olan kişinin adının da Osman olması. İffetiyle nam salmış, Hz. Peygamber?in iki kızıyla evlilik nasip olmuş bir sahabenin adı kullanılıyor pervasızca. Belki bazılarımız, ?abone değiliz? diyerek konunun kendisini ilgilendirmediğini düşünebilir. Abone olunmayınca sorunun çözüleceğini de sanabilir. Fakat ortada her geçen gün farklı septomlarla karşımıza çıkan ve artık pandemi düzeyine varan bir Kadim Sapkınlık?dan söz ediyoruz. Eğer topyekün duyarlılık gösteremezsek korkarım; Kur?an?da geçen ?cumartesi yasağını ihlal edenlerle? ilgili akıbet ile karşı karşıya olabiliriz. Araf suresinde anlatılan bu olayda yasağı ihlal edenler, kendisi istikametten ayrılmadığı halde açıkça Allah?ın yasakladığı fiilleri işleyenlere karşı duyarsız olanlar ve kendisi doğru yolda olmakla yetinmeyerek gücü nispetinde Allah?ın yasakladığı eylemleri açıkça işleyen azgın güruhu uyarma vazifesini de ihmal etmeyenlerin hikayesini anlatılıyor. Sözün tamamı arife zaittir diyerek; belki bir mesaj olur düşüncesiyle Covid-19?la ilgili klişe bir cümleyle bitirelim sözümüzü; ?Hepimiz güvende olmadıkça aslında; hiç birimiz güvende değiliz!? Pandemi, son günlerin en sık kullanılan bir kavramı haline geldi. Çin?in Wuhan kentinden yayılan Covid-19 virüsü üzerine, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilişine kadar çoğumuzun bilmediği bir kavramdı pandemi. Küresel bir salgının uyarıcısı olan pandemi, önlemlerin küresel boyutta alınması gerektiği, salgının ciddi boyutlara ulaşabileceği için kararlı adımlar atılması gerektiğini niteliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 virüsü ile mücadele edilirken bir başka tehlikenin kapımızı çaldığını, belirli çevrelerle sınırlı olmaktan çıkarak herkesi etkileyecek bir tehdide dönüşmek üzere olduğunu fark edenimiz oldu mu bilemiyorum. Lût kavmini duymayanımız yoktur. Lût aleyhisselam?ın dahi çaresiz kaldığı kıssayı Kur?an?ın aktarımıyla hatırlayalım isterseniz: ?Elçilerimiz Lût?a geldiğinde, Lût, onlardan dolayı huzursuz oldu, onlara karşı çaresizlik hissetti. ?Zor bir gün!? dedi. Lût?un kavmi koku almışçasına koşarak ona geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, ?Ey Kavmim! Şunlar kızlarım; sizin için nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah?tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizden aklı başında adam yok mu!? dedi.? İstanbul Sözleşmesi ile- deyim yerindeyse- kendilerine meşruiyet zemini bulan, bazı sendika ve -sözüm ona- STK?lar tarafından desteklenen bu güruh ne yapmak istemektedir? Küresel çevrelerin fonladığı imkanlarla, fıtrata savaş açan bu ?azgın? kesimin asıl amacı nedir? Geçen gün Sosyal Medya?da ?Cinselliği Hastalıklardan Korunarak Keyifli Yaşamak? başlıklı İstanbul Tabip Odası?na ait bir afiş dolaşıyordu. Eğer Covid-19?la mücadele kapsamında geniş katılımlı tüm toplantılar iptal edilmemiş olsaydı 25 Nisan tarihinde, afişteki görsellere bakılırsa; erkek/erkeğe, kadın/kadına ilişkinin normal görülmesi gibi bir bilimsel(!) toplantıya da şahit olacaktık. Erişimin ?bir tık!? kadar kolay olduğu, artık çocuklarımız dahil, hepimizin cebine kadar giren bu hız (haz mı demeliydim?) çağında ?Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!? diye mi bakacağız olup bitenlere? Artık adına ?Onur(!) Yürüyüşü? dedikleri fıtrata başkaldırı, belirli caddelerle sınırlı değil maalesef. Müslüman mahallesinde salyangoz satma cesareti bulan bu zihniyet subliminal mesajlarla yetinmeyerek; dizilerde, sinemalarda ve hatta çocuklarımıza okuma sevgisi kazansın diye aldığımız kitaplarda yer alabilmektedir.Adeta belli bir merkezden kurgulanarak servis edilen, 1978 yılında Gilbert Baker tarafından tasarlanan LGBTİ sembolü gökkuşağı sembolüyle, "Evde Kal Türkiye!" sloganlı resimlerin-çocukların masumane duyguları istismar edilerek-çizdirilmesi ve evlerin camlarına asılmak sûretiyle ne yazık ki artık minik zihinlere zerk ediliyor bu çirkinlikler. Covit-19 ile mücadele gereği, ?Hayat Eve Sığar, Evde Hayat Var!? çağrılarına hepimiz uyduk ve evlerimizdeyiz. Çocuklarımızın da eve sığabilmesi adına çareler ararken, imdadımıza dizilerin yetiştiğini itiraf etmeliyiz. ?Dimyat?a pirince giderken evdeki bulgurdan edecek? tehlikenin farkındayız umarım. Bu günlerde, Cinselliğe indirgenen aşkınlığını yitirmiş aşkın, Love 101/Aşk 101 adıyla bir dizinin, küresel bir dizi/sinema platformunda yerli(!) yapım olarak vizyona girdiğini de duymuş olmalısınız. Şahsen benim, bir siyasinin, yerel seçimlerde, ?gençlere ücretsiz abonelik vereceğim? diyerek seçim kampanyasında kurduğu cümlelerle adını öğrendiğim Netflikx?den bahsediyorum. Tamamen bir tesadüf (!) olarak, dizinin ilk bölümü, bu coğrafyanın asli sahibi olanların kutsalı, ramazan ayının ilk günlerine rastlıyor ne hikmetse? İşin doğrusu; ?Başka bir güne rastlasaydı karşı çıkmayacak mıydınız?? sorunuzu duyar gibiyim. Elbette ki tavrımızda bir değişiklik olmayacaktı. Lakin, burada dikkatleri çekmek istediğim husus, bu türden ahlaksızlıkların figürü olarak kullanılan kişilerin isimlerinin nedense hep adresi malum müslüman şahsiyetler olması. (Polemik olmasın diye isim vermeyeceğim) Netflix yapımı bu dizide de-sosyal medyada yazılıp çizilenlere bakılırsa- yine tesadüfen(!); olayın kahramanı olan kişinin adının da Osman olması. İffetiyle nam salmış, Hz. Peygamber?in iki kızıyla evlilik nasip olmuş bir sahabenin adı kullanılıyor pervasızca. Belki bazılarımız, ?abone değiliz? diyerek konunun kendisini ilgilendirmediğini düşünebilir. Abone olunmayınca sorunun çözüleceğini de sanabilir. Fakat ortada her geçen gün farklı septomlarla karşımıza çıkan ve artık pandemi düzeyine varan bir Kadim Sapkınlık?dan söz ediyoruz. Eğer topyekün duyarlılık gösteremezsek korkarım; Kur?an?da geçen ?cumartesi yasağını ihlal edenlerle? ilgili akıbet ile karşı karşıya olabiliriz. Araf suresinde anlatılan bu olayda yasağı ihlal edenler, kendisi istikametten ayrılmadığı halde açıkça Allah?ın yasakladığı fiilleri işleyenlere karşı duyarsız olanlar ve kendisi doğru yolda olmakla yetinmeyerek gücü nispetinde Allah?ın yasakladığı eylemleri açıkça işleyen azgın güruhu uyarma vazifesini de ihmal etmeyenlerin hikayesini anlatılıyor. Sözün tamamı arife zaittir diyerek; belki bir mesaj olur düşüncesiyle Covid-19?la ilgili klişe bir cümleyle bitirelim sözümüzü; ?Hepimiz güvende olmadıkça aslında; hiç birimiz güvende değiliz!? Pandemi, son günlerin en sık kullanılan bir kavramı haline geldi. Çin?in Wuhan kentinden yayılan Covid-19 virüsü üzerine, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilişine kadar çoğumuzun bilmediği bir kavramdı pandemi. Küresel bir salgının uyarıcısı olan pandemi, önlemlerin küresel boyutta alınması gerektiği, salgının ciddi boyutlara ulaşabileceği için kararlı adımlar atılması gerektiğini niteliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 virüsü ile mücadele edilirken bir başka tehlikenin kapımızı çaldığını, belirli çevrelerle sınırlı olmaktan çıkarak herkesi etkileyecek bir tehdide dönüşmek üzere olduğunu fark edenimiz oldu mu bilemiyorum. Lût kavmini duymayanımız yoktur. Lût aleyhisselam?ın dahi çaresiz kaldığı kıssayı Kur?an?ın aktarımıyla hatırlayalım isterseniz: ?Elçilerimiz Lût?a geldiğinde, Lût, onlardan dolayı huzursuz oldu, onlara karşı çaresizlik hissetti. ?Zor bir gün!? dedi. Lût?un kavmi koku almışçasına koşarak ona geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, ?Ey Kavmim! Şunlar kızlarım; sizin için nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah?tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizden aklı başında adam yok mu!? dedi.? İstanbul Sözleşmesi ile- deyim yerindeyse- kendilerine meşruiyet zemini bulan, bazı sendika ve -sözüm ona- STK?lar tarafından desteklenen bu güruh ne yapmak istemektedir? Küresel çevrelerin fonladığı imkanlarla, fıtrata savaş açan bu ?azgın? kesimin asıl amacı nedir? Geçen gün Sosyal Medya?da ?Cinselliği Hastalıklardan Korunarak Keyifli Yaşamak? başlıklı İstanbul Tabip Odası?na ait bir afiş dolaşıyordu. Eğer Covid-19?la mücadele kapsamında geniş katılımlı tüm toplantılar iptal edilmemiş olsaydı 25 Nisan tarihinde, afişteki görsellere bakılırsa; erkek/erkeğe, kadın/kadına ilişkinin normal görülmesi gibi bir bilimsel(!) toplantıya da şahit olacaktık. Erişimin ?bir tık!? kadar kolay olduğu, artık çocuklarımız dahil, hepimizin cebine kadar giren bu hız (haz mı demeliydim?) çağında ?Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!? diye mi bakacağız olup bitenlere? Artık adına ?Onur(!) Yürüyüşü? dedikleri fıtrata başkaldırı, belirli caddelerle sınırlı değil maalesef. Müslüman mahallesinde salyangoz satma cesareti bulan bu zihniyet subliminal mesajlarla yetinmeyerek; dizilerde, sinemalarda ve hatta çocuklarımıza okuma sevgisi kazansın diye aldığımız kitaplarda yer alabilmektedir.Adeta belli bir merkezden kurgulanarak servis edilen, 1978 yılında Gilbert Baker tarafından tasarlanan LGBTİ sembolü gökkuşağı sembolüyle, "Evde Kal Türkiye!" sloganlı resimlerin-çocukların masumane duyguları istismar edilerek-çizdirilmesi ve evlerin camlarına asılmak sûretiyle ne yazık ki artık minik zihinlere zerk ediliyor bu çirkinlikler. Covit-19 ile mücadele gereği, ?Hayat Eve Sığar, Evde Hayat Var!? çağrılarına hepimiz uyduk ve evlerimizdeyiz. Çocuklarımızın da eve sığabilmesi adına çareler ararken, imdadımıza dizilerin yetiştiğini itiraf etmeliyiz. ?Dimyat?a pirince giderken evdeki bulgurdan edecek? tehlikenin farkındayız umarım. Bu günlerde, Cinselliğe indirgenen aşkınlığını yitirmiş aşkın, Love 101/Aşk 101 adıyla bir dizinin, küresel bir dizi/sinema platformunda yerli(!) yapım olarak vizyona girdiğini de duymuş olmalısınız. Şahsen benim, bir siyasinin, yerel seçimlerde, ?gençlere ücretsiz abonelik vereceğim? diyerek seçim kampanyasında kurduğu cümlelerle adını öğrendiğim Netflikx?den bahsediyorum. Tamamen bir tesadüf (!) olarak, dizinin ilk bölümü, bu coğrafyanın asli sahibi olanların kutsalı, ramazan ayının ilk günlerine rastlıyor ne hikmetse? İşin doğrusu; ?Başka bir güne rastlasaydı karşı çıkmayacak mıydınız?? sorunuzu duyar gibiyim. Elbette ki tavrımızda bir değişiklik olmayacaktı. Lakin, burada dikkatleri çekmek istediğim husus, bu türden ahlaksızlıkların figürü olarak kullanılan kişilerin isimlerinin nedense hep adresi malum müslüman şahsiyetler olması. (Polemik olmasın diye isim vermeyeceğim) Netflix yapımı bu dizide de-sosyal medyada yazılıp çizilenlere bakılırsa- yine tesadüfen(!); olayın kahramanı olan kişinin adının da Osman olması. İffetiyle nam salmış, Hz. Peygamber?in iki kızıyla evlilik nasip olmuş bir sahabenin adı kullanılıyor pervasızca. Belki bazılarımız, ?abone değiliz? diyerek konunun kendisini ilgilendirmediğini düşünebilir. Abone olunmayınca sorunun çözüleceğini de sanabilir. Fakat ortada her geçen gün farklı septomlarla karşımıza çıkan ve artık pandemi düzeyine varan bir Kadim Sapkınlık?dan söz ediyoruz. Eğer topyekün duyarlılık gösteremezsek korkarım; Kur?an?da geçen ?cumartesi yasağını ihlal edenlerle? ilgili akıbet ile karşı karşıya olabiliriz. Araf suresinde anlatılan bu olayda yasağı ihlal edenler, kendisi istikametten ayrılmadığı halde açıkça Allah?ın yasakladığı fiilleri işleyenlere karşı duyarsız olanlar ve kendisi doğru yolda olmakla yetinmeyerek gücü nispetinde Allah?ın yasakladığı eylemleri açıkça işleyen azgın güruhu uyarma vazifesini de ihmal etmeyenlerin hikayesini anlatılıyor. Sözün tamamı arife zaittir diyerek; belki bir mesaj olur düşüncesiyle Covid-19?la ilgili klişe bir cümleyle bitirelim sözümüzü; ?Hepimiz güvende olmadıkça aslında; hiç birimiz güvende değiliz!? Pandemi, son günlerin en sık kullanılan bir kavramı haline geldi. Çin?in Wuhan kentinden yayılan Covid-19 virüsü üzerine, Dünya Sağlık Örgütü tarafından ilan edilişine kadar çoğumuzun bilmediği bir kavramdı pandemi. Küresel bir salgının uyarıcısı olan pandemi, önlemlerin küresel boyutta alınması gerektiği, salgının ciddi boyutlara ulaşabileceği için kararlı adımlar atılması gerektiğini niteliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 virüsü ile mücadele edilirken bir başka tehlikenin kapımızı çaldığını, belirli çevrelerle sınırlı olmaktan çıkarak herkesi etkileyecek bir tehdide dönüşmek üzere olduğunu fark edenimiz oldu mu bilemiyorum. Lût kavmini duymayanımız yoktur. Lût aleyhisselam?ın dahi çaresiz kaldığı kıssayı Kur?an?ın aktarımıyla hatırlayalım isterseniz: ?Elçilerimiz Lût?a geldiğinde, Lût, onlardan dolayı huzursuz oldu, onlara karşı çaresizlik hissetti. ?Zor bir gün!? dedi. Lût?un kavmi koku almışçasına koşarak ona geldi. Daha önce de o çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, ?Ey Kavmim! Şunlar kızlarım; sizin için nezih olanı onlarla evlenmektir. Allah?tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizden aklı başında adam yok mu!? dedi.? İstanbul Sözleşmesi ile- deyim yerindeyse- kendilerine meşruiyet zemini bulan, bazı sendika ve -sözüm ona- STK?lar tarafından desteklenen bu güruh ne yapmak istemektedir? Küresel çevrelerin fonladığı imkanlarla, fıtrata savaş açan bu ?azgın? kesimin asıl amacı nedir? Geçen gün Sosyal Medya?da ?Cinselliği Hastalıklardan Korunarak Keyifli Yaşamak? başlıklı İstanbul Tabip Odası?na ait bir afiş dolaşıyordu. Eğer Covid-19?la mücadele kapsamında geniş katılımlı tüm toplantılar iptal edilmemiş olsaydı 25 Nisan tarihinde, afişteki görsellere bakılırsa; erkek/erkeğe, kadın/kadına ilişkinin normal görülmesi gibi bir bilimsel(!) toplantıya da şahit olacaktık. Erişimin ?bir tık!? kadar kolay olduğu, artık çocuklarımız dahil, hepimizin cebine kadar giren bu hız (haz mı demeliydim?) çağında ?Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!? diye mi bakacağız olup bitenlere? Artık adına ?Onur(!) Yürüyüşü? dedikleri fıtrata başkaldırı, belirli caddelerle sınırlı değil maalesef. Müslüman mahallesinde salyangoz satma cesareti bulan bu zihniyet subliminal mesajlarla yetinmeyerek; dizilerde, sinemalarda ve hatta çocuklarımıza okuma sevgisi kazansın diye aldığımız kitaplarda yer alabilmektedir.Adeta belli bir merkezden kurgulanarak servis edilen, 1978 yılında Gilbert Baker tarafından tasarlanan LGBTİ sembolü gökkuşağı sembolüyle, "Evde Kal Türkiye!" sloganlı resimlerin-çocukların masumane duyguları istismar edilerek-çizdirilmesi ve evlerin camlarına asılmak sûretiyle ne yazık ki artık minik zihinlere zerk ediliyor bu çirkinlikler. Covit-19 ile mücadele gereği, ?Hayat Eve Sığar, Evde Hayat Var!? çağrılarına hepimiz uyduk ve evlerimizdeyiz. Çocuklarımızın da eve sığabilmesi adına çareler ararken, imdadımıza dizilerin yetiştiğini itiraf etmeliyiz. ?Dimyat?a pirince giderken evdeki bulgurdan edecek? tehlikenin farkındayız umarım. Bu günlerde, Cinselliğe indirgenen aşkınlığını yitirmiş aşkın, Love 101/Aşk 101 adıyla bir dizinin, küresel bir dizi/sinema platformunda yerli(!) yapım olarak vizyona girdiğini de duymuş olmalısınız. Şahsen benim, bir siyasinin, yerel seçimlerde, ?gençlere ücretsiz abonelik vereceğim? diyerek seçim kampanyasında kurduğu cümlelerle adını öğrendiğim Netflikx?den bahsediyorum. Tamamen bir tesadüf (!) olarak, dizinin ilk bölümü, bu coğrafyanın asli sahibi olanların kutsalı, ramazan ayının ilk günlerine rastlıyor ne hikmetse? İşin doğrusu; ?Başka bir güne rastlasaydı karşı çıkmayacak mıydınız?? sorunuzu duyar gibiyim. Elbette ki tavrımızda bir değişiklik olmayacaktı. Lakin, burada dikkatleri çekmek istediğim husus, bu türden ahlaksızlıkların figürü olarak kullanılan kişilerin isimlerinin nedense hep adresi malum müslüman şahsiyetler olması. (Polemik olmasın diye isim vermeyeceğim) Netflix yapımı bu dizide de-sosyal medyada yazılıp çizilenlere bakılırsa- yine tesadüfen(!); olayın kahramanı olan kişinin adının da Osman olması. İffetiyle nam salmış, Hz. Peygamber?in iki kızıyla evlilik nasip olmuş bir sahabenin adı kullanılıyor pervasızca. Belki bazılarımız, ?abone değiliz? diyerek konunun kendisini ilgilendirmediğini düşünebilir. Abone olunmayınca sorunun çözüleceğini de sanabilir. Fakat ortada her geçen gün farklı septomlarla karşımıza çıkan ve artık pandemi düzeyine varan bir Kadim Sapkınlık?dan söz ediyoruz. Eğer topyekün duyarlılık gösteremezsek korkarım; Kur?an?da geçen ?cumartesi yasağını ihlal edenlerle? ilgili akıbet ile karşı karşıya olabiliriz. Araf suresinde anlatılan bu olayda yasağı ihlal edenler, kendisi istikametten ayrılmadığı halde açıkça Allah?ın yasakladığı fiilleri işleyenlere karşı duyarsız olanlar ve kendisi doğru yolda olmakla yetinmeyerek gücü nispetinde Allah?ın yasakladığı eylemleri açıkça işleyen azgın güruhu uyarma vazifesini de ihmal etmeyenlerin hikayesini anlatılıyor. Sözün tamamı arife zaittir diyerek; belki bir mesaj olur düşüncesiyle Covid-19?la ilgili klişe bir cümleyle bitirelim sözümüzü; ?Hepimiz güvende olmadıkça aslında; hiç birimiz güvende değiliz!?
Tüm Yazılar
1 ATAMA BEKLEYEN ÖĞRETMENLER MÜLAKATSIZ MÜJDE BEKLER
2 AYM CHP VE SORUN SİMSARI SENDİKALAR KONSORSİYUMU
3 28 ŞUBAT'IN EĞİTİMDEKİ ARTÇI ŞOKLARI DEVAM EDİYOR
4 OTUZ İKİNCİ YILINDA AYNI HEYECANIN ADI EĞİTİM BİR SEN
5 İYİLİKLERİN ARTIRILMASI İÇİN İYİLERİN ÖRGÜTLÜ OLMASI GEREKİR
6 EK DERSLERİ ÖDENMEYEN ÖĞRETMENLERE KİM HESAP VERECEK?
7 UMUT İNSANLARININ ÇAĞRISIYLA UYANDIK YENİ YILA
8 BİZ NE ZAMAN ADAM OLURUZ DERKEN CİDDİ MİSİNİZ?
9 LEVE PALESTİNA ŞARKISINI DİNLEDİNİZ Mİ KADEM BEY?
10 OKUL YÖNETİCİLERİ İLE BULUŞTUK DİNLEMEK İSTER MİSİNİZ?