İstanbul 6 Şubesi

ÇOCUK GELİNE HAYIR ÇOCUK KADINA EVET Mİ DİYECEĞİZ

ÇOCUK GELİN’E HAYIR ÇOCUK KADIN’A EVET Mİ DİYECEĞİZ

Talim ve Terbiye bizim yıllık planlarımızın başına koyduğumuz eğitim ve öğretimin eski dilde(Bu ifadenin doğruluğu tartışılabilir) karşılığıdır. Artık sadece müfredatı ve muhtevayı üreten MEB’in uhdesinde yer alan bir kurulun ismidir sadece. Şimdi söze niye buradan başladığımız merak edilebilir. Belki “Balık baştan kokar.” demeliydim söze başlarken. Son birkaç gündür hepimizi derinden etkileyen “taciz” vakaları temelinde eğitim (Burada tam da terbiye demeliyim) problemi barındıran artık neredeyse klinik bir vaka haline gelmiş,  ciddi bir sorunumuzdur.

Bir meseleyi sulandırmak ve konuyu bulandırmak istiyorsanız yapılacak iş bellidir. Suçu doğru tanımlamak ve suçluyu doğru tanımak ve tanıtmak için bu tür olayları politik mülahazalardan uzak hepimizin ortak sorunu olarak ele almalıyız. Bir tacizcinin hangi politik çevre ya da hangi düşünce ve inanç dünyasından olduğuna bakarak değerlendirmek tam da böyle bir aymazlıktır. Ben burada medyaya yansıyan Küçükçekmece ve Metrobüs tacizlerini değerlendirme niyetinde değilim. Sözün başında Talim ve Terbiye dediğimize göre işin ucunun Milli Eğitim’imize ve bugün bu alanı yönetme durumunda olan anlayışa sözün geleceğini anlamış olmalısınız.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı üzerinden henüz bir hafta geçti. Odağında çocuk olan taciz haberleri ile yüreğimiz daralıyor, canımız sıkılıyor.

Peki, biz de bilerek ya da bilmeyerek bu süreçte çocukları bu yönüyle istismar etmiyor muyuz?

Çanakkale’de 23 Nisan etkinliklerinden başlayalım mesela! Çocukları adata birer cinsel obje yerine koyacak tarzda sahneye çıkartmanın da bir adı istismar değil midir? Bakanlığımızın bu konudaki fikri nedir? O günlerde Sayın Bakan’ın sıralı tweet’ lerini hatırlıyorum. Ziya Öğretmen’imiz; “Ben Çocuğum” hashtag’i ile çocuklarımıza dikkat çekiyordu. Acaba Ziya Öğretmen Çanakkale’de yaşanan görüntülerle ilgili herhangi bir işlem yaptı mı? Ya da kimi belediyeler (Dikkat ederseniz Parti ismi zikretmiyorum) bayram kutlama yarışına girerek çocukları istismar- ki bu her zaman cinsel istismar olmayabilir- etmeleri ne kadar doğrudur?

23 Nisan ve benzeri kutlamalarda çocuklara etkinliklerini değil bedenlerini ön plana çıkartan tarzda kıyafet giydirmek, “velinin muvafakatı var”  denilerek savunulabilir bir husus değildir. Devletin görevi, çocuğu her türlü istismardan korumak ve onu çocuk masumiyeti içerisinde yetiştirilmesine zemin hazırlamaktır. Bir taraftan “Çocuk Gelin” diyerek erken yaşta evliliğe savaş açarken diğer taraftan giydirdiğimiz kıyafetler ile onları “Çocuk Kadın” konumuna düşürmek kelimenin tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.

Ne yazık ki geleceğimiz ve yarınlara dair ümitlerimiz olan çocuklarımızın üstleri kirlenmesin diye harcadığımız çabanın yarısını, onların ruhları ve bedenleri kirlenmesin diye harcayabilmiş olmamız gerekirken; bir taraftan istismar ve tacize savaş açıyor diğer taraftan kendi elimizle onları istismarın kucağına itiyoruz.

Bizi bir arada tutan değerlerimiz, inancımız ve örfümüz ise eğitime bakışımız ve eğlence algımız da bu doğrultuda olmalıdır. Geçmişte, “Edep Ya Hu” sözünün asılı olduğu talim ve terbiyenin merkezi eğitim kurumlarımızın bugün geldiği nokta ortadadır. Acilen tedbir alınamazsa, bugün bizi rahatsız eden yozlaşma yarın önü alınamaz bir savrulmaya dönüşecektir. O bakımdan Bakanlık yetkililerinin bu konuda kayıtsız kalma lüksleri yoktur.

Son sözü Mevlana’ya bırakalım:

 “Edeb bir tac imiş Nur-u Hüda’dan

Giy ol tacı; emin ol her beladan!”

                                                                       İdris Şekerci

                                          Eğitim Bir Sen İstanbul 6 Nolu Şube Başkanı